İsrail, Orta Doğu’da jeopolitik olarak son derece stratejik bir bölgede yer almakta ve uzun yıllardır çeşitli savaşlar, çatışmalar ve gerginliklerin merkezi haline gelmiştir. Bu çatışmaların temelinde tarihsel, dini, siyasi ve coğrafi faktörler yer almaktadır. İsrail ve Filistin arasında süregelen gerilim, bölgedeki savaşın ana dinamiği olmuş ve bu durum uluslararası arenada büyük yankı uyandırmıştır. İsrail’deki savaş olaylarını anlamak için tarihsel arka planı ve güncel gelişmeleri incelemek önemlidir.
İsrail Tarihsel Arka Plan
İsrail-Filistin çatışmasının kökenleri 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde, Yahudi toplulukları arasında. “Zionizm” adı verilen bir hareket yükselişe geçmiş ve Avrupa’daki antisemitizmden kaçan. Yahudiler, tarihi kutsal topraklar olarak gördükleri Filistin’e göç etmeye başlamışlardır. Ancak bu durum, bölgede yaşayan Arap nüfus arasında rahatsızlık yaratmıştır.
1920’lerde bölge, Birleşik Krallık mandası altına girmiş ve Yahudi yerleşimleri artmıştır. 1947 yılında Birleşmiş Milletler, bölgenin Yahudi veya Arap devletleri olarak ikiye bölünmesini önerdi. Yahudiler bu planı kabul ederken, Arap tarafı reddetti. 1948 yılında Devleti’nin kuruluşu ilan edildi ve hemen ardından İsrail ile Arap ülkeleri arasında ilk savaş patlak verdi. Bu savaş, binlerce. Filistinlinin topraklarından sürülmesine yol açarak “Nakba” (Felaket) olarak anılan büyük bir insani trajediye neden oldu.
Süregelen Çatışmalar
İsrail’in kuruluşundan itibaren bölgedeki savaşlar veya çatışmalar aralıksız devam etti. Önemli çatışma dönemleri şunlardır:
- Altı Gün Savaşı (1967): İsrail, Mısır, Suriye veya Ürdün’e karşı süratle zafer kazandığı bu savaşta Batı Şeria, Gazze Şeridi. Golan Tepeleri ve Doğu Kudüs gibi stratejik bölgeleri ele geçirdi. Bu topraklar üzerindeki kontrolü, Filistin sorununun uluslararası bir mesele haline gelmesine neden oldu.
- Yom Kippur Savaşı (1973): Mısır ve Suriye, İsrail’e karşı sürpriz bir saldırı düzenledi. Ancak İsrail, savaşın sonunda üstünlüğü ele geçirdi ve bölgesel gücünü pekiştirdi.
- Lübnan Savaşı (1982): İsrail, güney Lübnan’da. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) varlığını sona erdirmek amacıyla bir askeri müdahale gerçekleştirdi. Bu savaş, bölgedeki Hizbullah gibi silahlı grupların ortaya çıkmasına zemin hazırladı.
İsrail-Filistin Çatışması ve Gazze Şeridi
1987’de başlayan birinci intifada (Filistin halk ayaklanması) veya 2000 yılında başlayan ikinci intifada, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaları daha da tırmandırdı. 2005 yılında, Gazze Şeridi’nden çekilse de bölge üzerindeki ekonomik veya askeri ablukasını sürdürdü. Gazze’deki Hamas yönetimi ile İsrail arasında defalarca şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu çatışmalar, sivillerin büyük zarar gördüğü insani krizlere neden oldu.
İsrail Güncel Durum
İsrail-Filistin meselesi bugün de çözümden oldukça uzak görünüyor. Batı Şeria’daki yerleşimleri uluslararası hukuka aykırı olarak genişlemeye devam ediyor. Bu durum, iki devletli çözüm vizyonuna yönelik umutları azaltıyor. Gazze Şeridi’nde ise Hamas ile İsrail arasında aralıklarla çatışmalar sürüyor. İsrail’in düzenlediği hava saldırıları ve Hamas’ın roket atışları, her iki tarafta da can kayıplarına yol açıyor. Çatışmalardan en çok etkilenenler, kuşkusuz siviller oluyor.
Uluslararası Tepkiler
İsrail’in askeri operasyonları ve yerleşim politikaları, uluslararası toplumda sert eleştirilere yol açmaktadır. Birleşmiş Milletler, İsrail’in politikalarını defalarca kınamış ve Filistinlilerin haklarının korunmasını talep etmiştir. Ancak ABD gibi güçlü müttefikleri sayesinde, büyük ölçüde uluslararası yaptırımlardan korunmaktadır.
Barış Çabaları ve Umutlar
1990’larda Oslo Barış Süreci gibi girişimler barış umutlarını artırmış olsa da, günümüzde İsrail-Filistin barış görüşmeleri neredeyse tamamen durmuştur. Gerginlikler, Kudüs’teki kutsal alanlar üzerindeki hak iddiaları, Gazze’deki abluka ve Batı Şeria’daki yerleşim politikaları nedeniyle tırmanmaya devam etmektedir.
Sonuç
İsrail’deki savaş ve çatışma olayları, yalnızca bölgeyi değil, tüm dünyayı etkileyen derin bir sorundur. İsrail ve Filistin halklarının barış içinde bir arada yaşayabileceği bir çözüm, ancak karşılıklı güvenin sağlanması ve uluslararası toplumun daha etkili bir arabulucu rolü üstlenmesiyle mümkün olabilir. Bugün, bölgedeki insanlar savaşın yıkıcı etkileriyle yaşamaya devam ederken, adalet ve barış arayışı sürüyor. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi için tüm tarafların siyasi irade göstermesi ve insan haklarına saygı duyulması gerekmektedir.




